‘Ergenliğin sonu’ dediğimiz evre 18-20 yaş arasını kapsar ve aslında ergenliğin tamamen bitmesi anlamını taşımaz. Buradaki ifade kişinin kendi bedenini taşıyabildiği bir hale gelmesi ile ilgilidir. Bedenin cinselleşmesi, dürtünün organize edilmesi (yani dürtülerin değişen yeni bedene adapte edilmesi), dış çevreyle olan ilişkisel yatırımlar ve cinsel kimliğin kabulü bakımından artık uzlaşmanın beklendiği bir evredir. Ergenden beklenen ne olduğu ve ne olacağı konusunda artık kendini daha net tanımlayabilmesidir.
Ergenin ‘bireyleşmesi’ yani kendini ayrı bir birey olarak ebeveynlerinden ayırabilmesi-ayrılabilmesi, ergenlik sonlanırken beklenen en önemli noktalardan biridir. Buradaki ‘ayrılma’ kelimesi, ebeveynler ile olan fiziksel bir ayrılmayı değil, ‘ebeveynsel düşünce’den ayrılabilmeyi ifade eder. Ergenin bunu yaparken ebeveynlerini tamamen bir nefret nesnesi haline getirmemesi ya da tamamen onlardan kopmaması gerekir. En kritik durum, ebeveynlerini nihai bir şekilde kendinden uzaklaştıran ergenlerdir. Ergen bu şekilde nesiller arası deneyimlerin aktarılmasının da önüne geçmiş olup, bir üst kuşaktan gelebilecek olumlu herhangi bir şeyi baştan reddeder. Peki ergen neden bu yolu tercih eder? Neden sadece ebeveynsel düşünceden uzaklaşması yetecek iken onlardan fiziksel olarak uzaklaşmayı ya da onları tamamen reddetmeyi seçer?
Bireyselleşme sürecinde ebeveyn reddi?
Biliyoruz ki anne-babaya bağımlı, yakın olunan konum, zaten çok güvenli ve terk edilmesi de bir o kadar güç bir konumdur. Haliyle bir ergen için bu güven ortamını terk etmek oldukça zorlayıcıdır. Ve ergen, bazen tüm bu zorluğun üstüne bir de anne-babası tarafından o eski ‘çocuksu bağımlı günler’inin içine doğru çekildiğini hissedebilir. Bu duruma başkaldırması çatışmaya girmesi ile mümkün olacaktır. Buradaki çatışmaların, sağlıklı ergenlik geçiren bireylerden beklediğimiz normal bir sürecin parçası olduğunu bir kez daha görüyoruz. Bu çatışmalar, ebeveynleri tamamen reddetme noktasında geldiğinde ise işler bozuluyor.
Tabii ki tüm ergenler bu başkaldırıyı göstermiyor. Tam tersi yolu seçip pasif bir şekilde boyun eğen ergenleri görmek de mümkündür. Çünkü büyümenin tehlikeleriyle karşı karşıya gelmekten ziyade, güvenli olduğunu bildiği ‘çocuksu konum’da kalma fikri ergene tabii ki çok daha cazip gelebilmektedir. Bunlar elbette ergenin ya da ebeveynlerinin bilinçli olarak planlayıp devreye soktuğu süreçler değildir.
Bazı ergenler ise ayrılma sürecini hızlıca atlatmanın yolunu arar. Evden kaçmak buna örnek olarak verilebilir. Bu tür yöntemler çoğunlukla ergen için kalıcı olmayan çözüm yollarıdır. Yani evden kaçarak elde edilen fiziksel ayrılık, ruhsal ayrılığı sağlayamayacak ve ergenin bağımlı olduğu ebeveynsel düşünce bir şekilde kendini yaşatmaya devam edecektir. Evden çok uzakta bir yerde olsa bile kendisini ilgilendiren bir kararı alırken olaylara hala anne-babasının düşünce tarzı ile yaklaşacak, kendisi ayrı bir birey gibi olamayacaktır. 18 yaşını geçmiş bir bireyden beklenen ise artık bunlardan sıyrılmış olmasıdır.
Sağlıklı bireyselleşme nasıl olur?
Ayrılma-bireyleşme sürecinin izlerini kendine bir tarz oluşturmaya çalışan ergenlerde de görürüz. Giyim kuşamında, saçında-sakalında yaptığı değişiklikler, meslek seçimine yönelik değişiklikler, ideal bulma gibi birçok şey ergenin bireyleşme çabasının bir ürünüdür. Tüm bunları ‘ebeveynsel düşünce’den ne kadar uzak yapabilirse sonuç o kadar iyi olacaktır. Aksi halde bireyleşememiş, sadece ebeveynlerinin uzantısı olan yetişkinler olma yolunda ilerleyeceklerdir.
Tüm bunların bir sonucu olarak ergenlik sonrasında (20 yaş ve üstü) artık bireyin yaşadığı çatışmaları yaşam olaylarına dönüştürebilmesi önemlidir. Yani bunların sadece çatışma olarak kalmayıp o çatışmanın bir meyvesinin olması asıl kıymetli olandır; ve unutulmamalıdır ki yetişkinliğe geçiş, içimizdeki çocuğun ve ergenin kaybedilmesini gerektirmez.
Psikolog İdil Örs
İstanbul Üniversitesi - Psikoloji
Kaynakça
1) Parman, T. (Ed.). (2013). Ergenlikte değişim ve erişkin yaşama geçiş. (1. baskı). İstanbul: Bağlam Yayıncılık.
2) Parman, T. (2017). Ergenlik ya da merhaba hüzün (5. baskı). İstanbul: Bağlam Yayıncılık.
Kommentare